5 Mayıs 2010 Çarşamba

Binlerce dansöz var





Malumunuz, ülkemizde spor son yıllarda Fenerbahçe ve diğerleri diye ikiye ayrılmaya başladı. Yönetimler düzeyinde ortak açılan pankartlar, beraber yenen yemekler, televizyona verilen demeçler bunun en güzel örneği.  Taraftarlar ise bu konuda en çok sıkıntı çeken insanlar öyle ki  takım değiştirmekten tuttukları takımı unutur hale geldiler. Kadın Voleybol da Vakıfbankı, Erkeklerde Ziraat bankasını, basketbol erkeklerde Efes Pilseni, futbol da ligden koptukça her hafta Fenerbahçenin rakibini tutmak kolay iş değil.

Bu durum bir Fenerbahçe taraftarı olarak beni ziyadesiyle mutlu ediyor. Düşünün ki daha 3-5 hafta önce size yenilen ezeli rakipleriniz, başka bir takım sizi yendiği için çılgınlar gibi sevinebiliyor. Türkiye de spor her geçen gün Fenerbahçe ve diğerleri olarak keskin bir biçimde ayrılmakta. AntiFenerbahçelilik kimliği şu an Galatasaraylılıktan da Beşiktaşlılıktan da daha popüler. Ezeli rakiplerimiz bilerek ya da bilmeyerek Fenerbahçe'mizin her gün daha fazla güçlenerek büyümesini sağlıyorlar.

Fenerabahçemizi diğerlerinden büyük kılan işte bu duygu ve bu duygu en az ezeli rakiplerimizi yenmek kadar güzel.


not: resim ntvmsnbc.com sitesinden alınmıştır.

20 Nisan 2010 Salı

Mütemadiyen Ağlıyorum



Beşiktaş son 5 sezonda, Fenerbahçe ile yaptığı 10 lig maçında sadece 1 galibiyet alabildi, 7 kez yenilip, 2 kez berabere kaldı. Bu gerçeği görmeyip de hala kabahati başka yerde arayanlara Fenerbahçeliler olarak laf anlatmakta zorlanıyoruz. Sözü Beşiktaş'lılara bırakmakta fayda var.

İyi bir Beşiktaş'lıdan, pazar gecesi itibariyle yer yer sağnak şeklinde ağlayan bütün Beşiktaş'lılar için geliyor bu şarkı.

Son 5 Sezonun Derbi Karnesi


Ligde son 5 sezonda oynadığımız 20 derbinin 15'ini kazandık, 3'ünde de berabere kaldık.

Rakiplerimiz bugün kabahati Bilica da, hakem de, fedarasyon da bulabilir. Bulması da bir Fenerbahçeli olarak beni memnun eder. Tespiti doğru düzgün yapamadıkları müddetçe, teşhisi de doğru uygulayamacaklar demektir.

Derbilerde takım savunması maçın sonucuna direk etki ediyor. Fenerbahçe Santos-Bilica-Lugano-Gökhan gönül 4' lüsü ile lig de rakiplerinin açık ara önünde. Önlerine Emre ve onun önüne de Alex'i ekleyince kadro kalitesi olarak rakiplerinin önüne geçiyor. Bjk da bu isimler, Ernst ve Ferrari ile sınırlı kalırken, Galatasaray da sadece 2. yarıda gelen Lucas Neill var.

Rakiplerimiz, bütün bunları bir kenara bırakıp kabahati başka yerde aramakla en büyük yanlışı kendilerine yaptıklarının farkında değiller. Umarım üzün bir müddette farkına varmazlar da derbi galibiyetlerine devam ederiz.

14 Nisan 2010 Çarşamba

Kaptan Yine Sahnede Ama...

Merhaba sevgili Fenerbahçeliler,
Türkiye Kupası'nda turu yine kaptanın marifetiyle geçtik.
Camiamıza hayırlı olsun. İnşallah bu sefer kupayı kaldırmak nasib olur.
Ancak oynanan futbol; ligin ilerleyen haftaları ve ondan önce derbi adına pek de ümit verici değildi.
Yine Alex'in muhteşem bir oyunu ve gelen gol Fenerbahçe'ye kupa finalini getirdi. Fakat şu da var ki; saha içinde, hücum organizasyonlarındaki başıbozukluk, düzensizlik, kararsızlık ve bunların neticesinde verimsizlik halen devam ediyor.
Mehmet Topuz'la ilgili birkaç şey söylemeden de edemeyeceğim. Mehmet Topuz bu değil. Mehmet, çok daha iyi bir futbol ortaya koyabilir. Kayserispor'daki kadar insiyatif kullanmasını tabii ki beklemiyorum ama şu an oynadığı futbolun çok daha ötesinde bir performans ortaya koyabilecek kapasitede bir futbolcu olduğu hepimizin malumu. Mehmet'in, 'Mehmet Topuz' gibi oynayacağı günleri iple çekiyorum.
Derbinin havası illa ki Manisasipor maçı gibi olmayacaktır ancak, Beşiktaş'ın, Kadıköy'de diğer büyük takımlara nazaran daha başarılı olduğunu ve şimdiki gibi şiddetle üç puana ihtiyaç duyduğu zamanlar başımıza ne işler açtığını da hatırda tutmak gerekir.
Ben, derbinin gidişatının Emre ve Alex'in performansı ile doğru orantılı olduğunu düşünüyorum. Tabii bir de Bobo'ya dikkat diyorum.
Diğer yandan en azından lig sonuna kadar ortaya koyduğumuz futbolda iyi yönde bir istikrar sağlamamız şart.
Kendine gelmiş formda bir Deivid de bu takıma oldukça faydalı olacaktır. İnşallah Deivid'den, kupa maçının sonunda aldığım olumlu sinyaller anlık değil, kalıcıdır. Maçın seyri çok farklı olmazsa, Deivid'in, maçın sonlarına doğru da olsa, 5-10 dakika da olsa oyuna girmesini bekliyorum. Kimbilir belki çok daha fazla süre alır ve bu süre içinde akılda kalıcı ve doyurucu bir performans ortaya koyar.
Fenerbahçe'nin derbilerdeki üstünlüğünü son 5 yılın istatistikleri zaten anlatıyor. Önemli olan bu hafta da bu istatistikleri yalancı çıkarmamakta...
Haydi Kanarya'm! Göster kendini.
Herkese mutlu günler. Sağlıcakla kalın.

8 Nisan 2010 Perşembe

Fenerbahçelinin yeni kamusal alanı; Fenerblog



Taraftar forumlarındaki kalitenin giderek düşmesi, Aceto ve spor bloglarındaki Galatasaraylıların hakimiyeti ve İnternet jargonuna hakim bütün Fenerbahçelilerin ortak beklentisi olan www.fenerblog.com'un sonunda kurulması ve kurulduktan çok kısa bir süre içinde bütün Fenerbahçeli blogları birarada toplaması artık hepimizin malumu. Bunların üzerine söylenecek artık fazla birşey yok.

Fenerblog Fenerbahçe taraftarının kendi gündemini yaratabileceği en önemli mecralardan biri olabileceğinin ilk sinyalini bugün vermiş oldu.

http://koskorcuk.blogspot.com'un başlattığı Milliyet'i protesto ediyoruz kampanyası Fenerbahçeli bloglar tarafından sahiplenildi ve uzun yıllardır fanatik internet editörlerinin yaptığı onca terbiyesizliğe göz yuman Milliyet, voleybolcularımızın oynadığı finalden sonra yapılan art niyetli haberden dolayı bu sefer özür dilemek zorunda kaldı.

Bugün Fenerbahçe'nin en büyük sıkıntısıdır belki de medyada gündeme yön verememe. En son Şekip Mosturoğlu'nun 'Fenerbahçenin Hınçal Uluç'u yok' diye tasvir ettiği bizimse 'Medyada gündem oluşturabilme eksikliği' olarak adlandırdığımız bu sorun yüzünden ciddi sıkıntılar yaşıyoruz.

Bunun bir çok sebebi var. Sebeplerden biri Galatasaray'ın bu işi camia olarak iyi becerebilmesi. -ki bunda liseden mezun olup medyada yöneticilik yapanların büyük etkisi var-. Diğer bir kısım sebepler ise bizimle alakalı. Bunun içerisine Fenerbahçe taraftarının olumsuzluğu da satın almasından tutda, Fenerbahçe'nin kendi kanalını kurup medyadaki payı kendi üzerinden döndürmek istemesi gibi bir çok sebep sayılabilir.

Ben kendi adıma bu saydığım sebepler yüzünden önemsiyorum fenerblog.com'u. İnanıyorum ki doğru yönlere kanalize edebilirsek çok etkili sonuçlar alabiliriz ve almaya başladık da. Medyadaki Fenerbahçeli yazarların etkisizliğini gidermez belki ama en azından ortak ses verebileceğimiz yeni bir kamusal alana fenerblog sayesinde kavuşmuş olucaz.

18 Mart 2010 Perşembe

TAŞ ATMA, ADAM AT

Herkese merhaba.
İnsanın haklı olmayı istemediği, dahası haklı olmaktan utandığı, sıkıldığı durumlar vardır.
İşte şu an ben öyle bir halet-i ruhiye içindeyim.
Zira Galatasaray'a verilen ceza ile alakalı haklı olmak beni derinden yaralıyor.
Keşke haksız olsaydım.
Zira özlediğimiz, temiz futbol, temiz lig hayalleri bu tür uygulamalarla her geçen gün bir ''ütopya'' olma yoluna doğru gidiyor.
Diyarbakırspor'u herhangi bir etnik kimliği temsil eden bir takım olarak asla görmedim.
Provakatif bazı kesimler tarafından yapılmak istenen de, onu bu kimliğe büründürüp, giderek marjinalleştirmek zaten.
Neticede 18 süper lig ekibinden birisi de Diyarbakırspor.
Ama şunun da önemli altını çizmek istiyorum ki Galatasaray'a verilen cezaya bakınca, Diyarbakırspor'un, yıllardır alıştığımız o 'Anadolu takımı' muamelesine maruz kaldığını görüyor, etnik kimliğinden tamamen bağımsız, bu takımın da bu muamelenin bir parçası olduğuna şahit oluyorum.
Ben Diyarbakırspor'a, Bursa maçında verilen hükmen mağlubiyet cezasını doğru bulan bir insanım ve temiz futbol için de gerekli olanın bu olduğuna inanıyorum.
Yani kesinlikle, verilen cezanın sonuna kadar arkasındayım.
Ancak buradan Diyarbakırsporlular'a da şöyle bir tavsiyem(!) olacak:
Ey Diyarbakırspor taraftarları, bir dahaki sefere sahaya taş atmayın, yanınızdaki taraftarı tuttuğunuz gibi atın gitsin. O zaman ne hükmen yenilirsiniz, ne de sahanız kapanır. Para cezası alırsınız, olur biter.

Aslında çok şey söylemeye gerek yok.
Keşke yüzyıllık güzide kulüplerimizde daha sağduyulu ve meselelere geniş bir perspektiften bakan basiretli yönetim kurullarımız ve başkanlarımız olsa da, bu işi federasyona bırakmadan şöyle dese:
''Maalesef geçen maçta gördük ki, biz bu statta insanların güvenliğini sağlayamıyoruz. Az kalsın bir taraftarımız hayatını kaybediyordu. Hem taraftarımız adına hem de bizim için bir ders olsun diye sahamızı böylesine önemli bir maçta seyirciye kapatıyoruz. İnşallah bu olanlar bir daha yaşanmaz''

Ama nerde....?
Demiştim ya,
Hepsi Ütopya

100.000TL ödeyip Mahmut Özgener'i tribünden atmak



Genel sekreteri Ahmet Güvener olan Federasyondan da bu beklenirdi.

2004-2005 sezonunda oynanan Beşiktaş Ç. Rize maçında tribünde çıkan kavgada bıçakla öldürülen 16 yaşındaki Cihat Aktaş'ın ölümünün ardından 3 maç seyircisiz oynama cezası almıştı Beşiktaş. 2005-2006 sezonunda temsilcinin bile olmadığı Fenerbahçe Everton hazırlık maçında nereden çıktığı bile belli olmayan bir kurşun sesi yüzünden ceza almıştı Fenerbahçe.

Türk Futbolundaki çifte standarda son örnek. Fenerbahçe ve Beşiktaş olunca seyircisiz oynama Galatasaray olunca 100.000TL öde kurtul.

Bu adaletsizliğe karşı yapılacak tek şey Federasyon Başkanını, onun fanatik Galasatasaraylı Genel Sekreterini ve Pfdk Başkanını yakalayıp önce dövüp sonra tribünden atmak. Ne de olsa adam başı 100.000TL imiş cezası. Belki üçünü birden atınca toptan indirim yaparlar 250.000TL ye yırtarız.